30 Kasım 2012 Cuma

özlem

Zaman geçiyor, sadece özlediğinle kalıyorsun. Hiçbir şey kalmıyor geriye, her duygu özlem karşısında anlamsızlaşıyor. Tüm o öfkeler, tavırlar, kızgınlıklar, üzüntüler "özlem" karşısında yelkenleri suya indiriyor. Çünkü anlıyorsun ki ona kızmıyorsan eğer  kızmanın da bir anlamı yok. Ona öfkelenmiyorsan öfkelenmenin de bir anlamı yok. Hiçbir şeyin anlamı yok.

O kavgalar var ya o kavgalar...Değerini bilin. Zaman gelecek o kavgalarınızı bile özleyeceksiniz. 

Özlüyor işte insan. İstediğin an göremeyip, şöyle elini uzattığında sarılamayınca daha bir özlüyor...
                                                                                                                                        Hakan Altay

29 Kasım 2012 Perşembe

sanmalar

Nasıl olur biliyor musun? "Konuşmayacağım" artık dersin. Dersin bunu, sadece dersin ama...Konuşursun. "Artık aramayacağım" dersin. Bir süre aramazsın, sadece bir süre ama...Sonra ararsın. "Bitti artık" bile dersin. Kafanda bile bitirirsin hatta...Ama bitmez. Neden bitmez biliyor musun?

Kafanda biten kalbinde bitmediği için bitmez. Konuşmadığın zaman hiçbir şeyin düzelmediğini gördüğün için bitmez. Aramadığın zaman ruhun daraldığı için bitmez. O anlamsız gururunun ondan daha önemli olmadığını anladığın için bitmez. Bitmez işte!..Ne yaparsan yap bitmez. Bittiğini sanırsın, "bitti bu sefer" dersin ama bitmez. Bir yerlerde bir şekilde çıkar karşına. O zaman anlarsın ki bitmemiş, o zaman anlarsın ki bitmeyecek!..

Ne olursa olsun bitmez. Biter sanma, biten olmadı hiç... Nasıl bitebilir ki, nasıl silebilirsin ki onu? O gülüşü, o bakışı silemezsin. Sadece hayat, size yaşamı daha katlanabilir kılmak için yeni alışkanlıklar kazandırır. O kadar.                                                                                                                         Hakan Altay

28 Kasım 2012 Çarşamba

Bırak Üşüyelim Biz

Ben  ne zaman üşümem biliyor musun? Şöyle ağız tadıyla kavga edemezsek üşümem, şöyle tuzumuz biberimiz olan kıskançlıkların olmasa üşümem, şöyle çelişkilerinle zihnimde tsunamiler oluşturmazsan üşümem. Üşümem işte. Bunlar olmazsa bilirim ki yalnız, berbat bir adamın teki olurum.

Ben üşümeyi severim. Kıskançlıklarını, sessizliklerini, gürültülerini, çelişkilerini seviyorum. Onlar ne kadar görmezden gelmeye çalışsak da bize ait. Aynaya baktığımızda görmeyi istemediğimiz yüzümüzdeki izler gibi... Mükemmel olan bir şey yok. Varsa da her mükemmel olan kendi içerisinde bir sıkıcılık barındırıyor. Şarkılardan, filmlerden ya da kalın çerçeveli gözlük takıp, tuğla kalınlığında kitaplar yazan bilge adamlardan öğrenmedim bunu, kendim öğrendim. Sen öğrettin.

Öyle ya da böyle geçip gidecek işte hayat. Eğer ağız tadıyla kavga etmeden, gürültüsüz, kıskançlıklar ve nedensiz sessizlikler olmadan, sorunsuz geçecekse geçmesin.

Bırak üşüyelim biz. Sarılmak için bir nedenimiz olsun.        
                                                                                                             Hakan Altay

27 Kasım 2012 Salı

Bu özlem bitmeyecek

Ne olacak biliyor musun? Zaman geçecek yaşanmışlıkların üzerinden. Sensizlik ağır bir yokluk hissi yaşatacak bana. Sonra her gördüğümü sana benzetmeye başlayacağım. Benzesin ya da benzemesin, karşımda yürüyerek gelen birinin  aynı senin gibi yürüdüğünü düşüneceğim, trene binerken bir  parfüm kokusu gelecek burnuma, “bu onun kokusu  mu yoksa...” diyeceğim, sonra arkadan gördüğüm kaç kişiyi "acaba o mu?" diye merak edip yüzüne bakacağım. Bitmeyecek bunlar...İstesem de bitmeyecek. Bitmediği gibi de günbegün artacak bu paranoyaklıklar...Aynısı sana da olacak. Olmalı.

Biz birbirimizi yok etmiş olabiliriz. Ben sende, sen bende eksik olabilirsin. Ama olacak işte!..Her yerde seni arayacağım ben...Her kokuda, her senin gibi yürüyen birinde, her yüzde seni arayacağım. Hiç bulamayacağım. Bunu da biliyorum. Arayacağım ama...Hiç bulamasam bile arayacağım. Hiç göremesem bile o yüzleri sana benzeteceğim.

Belki de sana bir daha asla ulaşamadığım için yapacağım bunu...Sen de yapacaksın. Sen de beni arayacaksın. Aramam falan deme, ben arıyorsam sen de arayacaksın.  Arayacağız.

Ama hiç bulamayacağız. Hiç bulamayacağımızı bile bile arayacağız. Bu özlem bitmeyecek. 
                                                                                                                         Hakan Altay

26 Kasım 2012 Pazartesi

Gelsene

Gelsene. Aniden gel ama...Hiç hesapta yokken gel. Bir sabah çık ve gel. Kapımı çal. "Kim o?" diye sorduğumda "benim" de sevinçle. Bir anda karşımda bulayım seni.... Sanki biz hiç birbirimizi üzmemişiz gibi gel. Sanki her şeyi unutmuşuz gibi gel. Gel.  Her şeyi unutmayalım ama...Gülüşlerimizi unutmayalım. Kokumuzu unutmayalım. Ses tonumuzu unutmayalım. Bizi biz yapan şeyleri unutmayalım.

Gel.  Ne olursa olsun. Her şeyi unutalım. Herkesi unutalım. Geçmişte kalsın. Öyle olsun evet... Bazı şeyleri unutmayalım ama...Saklayalım zihnimizde...Hiç unutmamak için yazalım bir yerlere. İnsanlar okusun diye değil unutmamak için yazalım. Böyle kokardı diyelim, böyle gülerdi diyelim, böyle konuşurdu, böyle severdi diyelim.

Sonra "bir sabah kapımı çaldı ve böyle geldi" diyelim. Evet, diyelim bunu...

Haydi gelsene!.. Bir sabah gel!.. Aniden... Gelebilir misin?

Her şeyi unutmak istiyorum. Herkesi unutmak istiyorum. Sadece kokun, gülüşün, seslenişin kalsın zihnimde. Bu hasret yeter bize...

25 Kasım 2012 Pazar

Platonik

En masumu da "platonik aşk" dedikleri olsa gerek. Bir merhabayı yıllarca beklemek; belki görürüm umuduyla onun yaşadığı sokaktan geçmek defalarca...

Bir bakışı yakalamak mesela. O bakışa anlamlar sığdırmak...  Milyonlarca anlamlar sığdırmak... O anlamları hayallerle süslemek...  Paranoyalar üretmek, büyük bir sırrı taşır gibi taşımak onu... Heyecanla onu da içinde büyütmek her geçen gün...Belki bir gün olur umuduyla beklemek...Sadece beklemek. İhtimaller içerisinde sadece beklemek...

En çaresizi, en zoru gibi gözükse de aslında en güzeli de karşılık beklemeden, öylece sevmektir. İhtimaller içerisinde her geçen gün büyür içinde...Onunla yaşarsın. Onunla nefes alırsın aslında. Kimse bilmez. Kimse anlamaz. 

Sadece bir sen vardır sende. Senden sonra...

Ve ihtimallerin vardır.

Ve umutların vardır.

20 Kasım 2012 Salı

Unutamazsın

Biz şimdiye kadar kimi unuttuk ki? Kimi unutabildik? Her giden bizde kendisinden bir parça bıraktı. Oysa unutursun dediler bize, gelip geçer dediler. Yalan söylediler. Kimse unutamaz. Hatırlarsın işte. Bir yerlerde görürsün, hiç beklemediğin bir anda karşına çıkar. Aynı otobüse binersin, aynı caddeden yürürsün, aynı filme gidersin. Bir şekilde çıkar karşına. Çıkmaz sanma. O an tüylerin diken diken olur. Yutkunursun, telefonuna sarılırsın, başka şeylerle uğraşıyormuş gibi yaparsın. Yüzünü çevirirsin belki de...Ama sende bende biliyoruz ki için gider, bir bakarsın, "hiç değişmemiş" dersin, ya da "aa nasıl da değişmiş" dersin. Parmaklarına gider gözün, bakarsın öyle. 


Sana bir şey söyleyeyim mi? Zamanla unutursun diyecekler. Aldanma. Zamanla daha çok özleyeceksin, kokusunu havalarda hissedeceksin. Herkesi ona benzeteceksin... Bu o herhalde diyeceksin, yürüyüşünü, tipini ona benzeteceksin. Her yerde onu arayacaksın. Belki seni en çok üzen hiç kimsenin seni onun gibi sevemeyecek olması olacak...Ya da sen hiç kimseyi onun gibi sevemediğin için üzüleceksin. Unutamayacaksın.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama unutamayacaksın işte. O da unutamayacak. Hem biz şimdiye kadar kimi unuttuk ki?..

18 Kasım 2012 Pazar

Zaman

Her şeyi yaşayıp tüketmek istemiyorum. Ne bileyim, geleceğe bir şeyler bırakmalıyız. Sana baktığım zaman beni çeken şeyler olmalı, merak edeceğim... Beni hâlâ şaşırtabilmelisin yıllar sonra mesela. Bu yüzden olsa gerek bazen  kendimi saklamak istiyorum. Bazen kendini saklamanı istiyorum. Hani bir çocuğun çok sevdiği dondurmasını yavaş yavaş yemesi gibi. Öyle işte! Bende öylece zamana yayılalım istiyorum. 


İnsanları anlamıyorum. Neden bu kadar aceleciler? Oysa çok zaman var sevdiğin insanla yaşayabileceğin. Bir ömür var önümüzde...Koca bir ömür. Bu hız, bu telaş neden anlamıyorum. 

Bir insana her şeyini 2-3 günde anlatırsan, her şeyi yaşayıp tüketirsen o da senden 2-3 ay sonra sıkılır. Böyle olmamalı. Bir dondurmayı yavaş yavaş yer gibi...

Yaşamalıyız hayatı öyle. Acelemiz yok.

2.Blog

Malumunuz yazardarthvenom.blogspot 'da daha çok güncel konular, yaptığım faaliyetler hakkında yazıyorum. Karalamalar yapıyorum desem yeridir. Bu blogda ise daha farklı bir tarz deneyeceğim, elbette diğer yerde de yazmaya devam edeceğim. Ama farklı tarzda yazdığım yazıları burada toplama kararı aldım.

Diğer blog için: http://yazardarthvenom.blogspot.com/